skip to main |
skip to sidebar
kutudan yalnızca umut çıkmamıştı.
ki ben de sanırım ona bakınıyordum saf saf..
hem hiç birimiz inkar edemeyiz. karıştırdığımız, bilerek yanıldığımız çıkmazlarımız şehri doldurdu.
zira trafik; kilit.
tinsel haz?
bedensel olana ne dersin bebek?
bazen nelerle uğraştığımıza inanamayışımız.
nasıl da deli divane koşuyoruz, koşuyoruz ve amaçsız nefes nefese.
kollarımız ağrır da belli etmeyiz.
burası değil. olmak istediğimiz yer, yapmak istediklerimiz hiç değil' dir.
yine de beceririz.
zaman zaman düşer: garanti kapsamına bile girmeyen,
çoklu kullanıcı hatalarından ötürü,
servise yutturamadığımız açık yaralardan radyasyon salık verir nasıl da güleriz.
içten içe boğulur, saçmaladıkça gerekli sonlara gark ederiz. hurda arabasında bir gramofonluk makama bile denk düşmeden.
insan işte.
çevir tersini giy, çevir biraz düz takıl.
al bu sana daha çok yakıştı. sen biraz bununla takıl.
şimdi biraz yalnız kal.
duvardaki gölgene asıl, kollarına biraz müsaade
bak hem burada ışınım yok. yara kapandı salınım yok.
eller temiz, kir izi yok.
tutun biraz.
son vapurla karşıya geçti tüm hesaplaşmalar.
nasıl da karınca kadarlar. bakmazsan görünmezler, kaybolmazlar da.
ama sen bak.
nasılsa görmesen de oluyor.
başka türlü bir şey benim istediğim
YanıtlaSilne ağaca benzer, ne de buluta
burası gibi değil gideceğim memleket
denizi ayrı deniz,
havası ayrı hava..
bir başka yolculuk dalından düşmek yere
yaşadığından uzun
bir tatlı yolculuk dalından inmek yere
ağacın yüksekliğince
dalın yüksekliğince rüzgarda
ve bir yeni ömür
vardığın çimen yeşilliğince
nerde gördüklerim
nerde o beklediğim
rengi başka
tadı başka.. .