Ekim 14, 2008

fuaye


ardı sıra sürüklenerek, tutup elimden kaçırdığımız zamanlara pür telaş koşarken el ele hem de.. sen hep acelecisin ya..bense bir o kadar munis.
kulaklarımızda aynı uğultu; ''söylenmemiş cümleler dünden kalan''.

ellerimiz soğuk ama ısrarcı. şimdi tüm sokaklar ayaz dinleyicisi gibi suskun.
...

her ihtimale karşı saçlarımdan bir tutam bıraktım.
içindeki onulmayacak boşluğa uzatırsın.
yaz sarısı bulaşır, rüzgara karışır, gülümsetir..
...
belki şimdi sana yakınmak istiyormuşum gibi. içimden serzenişler geçiyor, gereksiz buluyor, tanıdık simalarda susuyorum. susuyorum gerçekliğine, plastik tadında bir akşam.
...
kafamda dağınık düşüncelere gebe davranışları. sanırdım ki eskiden kadro eksikliğinden kaynaklanıyo oyunun bozukluğu. dekor tamdı bana göre ve tüm roller oturmuştu. replikleri belliydi ve doğaç yoktu. ne kadar da sıkıcıydı. sen, bana biçileni oynayamıyordun misal..
...
sersem bir ağrı hiç yoktan başımda.
göz yuvarlarım ağırlaşırken son gününde güzün, içine oturduğum cennetin balkonları kapanır. tüm koltuklar kırık beyaz örtülerle kaplanır.

defalarca üstünden geçtiğim kaldırım taşlarında isimsiz ayak izleri aklımı karıştırır.
Beyazıd' da bir tarih, gökyüzü martı, avlular yeşil kuşanır.
...
insanın bildiklerini görmesi zaman alıyor. yamultuyor gerçeküstü sevişmeler.
gözucuyla bile bakamıyoruz birbirimize.
bazen; bilinen, bariz gerçekler,
bir açık sahnede ayak hokkabazının parmak uçlarında..
dekorlar değişiyor, oyunlar aynı kalıyor. tüm seyirciler kör. tüm oyuncular rasyonel.

sonra kırık beyaz günlerden bir yaz..

fuayede derin bir serinlik, yerlerimizi alıyoruz.
alkışlar eşliğinde başlıyoruz!

gözler hokkabazın ayak parmak uçlarında..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

tefsir