Ocak 18, 2008

güzellik

bir arkadaşın olması, onun da bir arkadaşının olması, böyle voltran kurup çıkan helezonla kaynaşıverip de. plansız olunca güzel oluyor abi yeaa meaa tribine girmeyeceğim, planlı olunca da gayet güzel oluyormuş pek ala. =) mekan da tanıdık olunca ayrı güzel oluyormuş hani. listeye parça koymalar, son birayı bedavaya getirmeler..

İstiklal'de tralala laa deyip çoşumsu koşan üç tip, biraz önce cihangirdeydik ne kadar da eğlendik, sen ben o. entel dantel eğlendik..eş-dost olabilmek güzel şey velhasıl. sırtını dayayıp içebilmek, üzük kalınca gözler kahkaha koparabilmek güzel. bunların hepsini blackwater park çalarken yazabilmek ayrı güzel. görünen o ki ben de pek güzelleşmişim kendimden şüphe ettim sevgi pıtırcığımıyım neyim..(iki noktanın güzelliği bambaşkadır. aradadır, gridir. nitekim nokta gibi sonuca varmaz, üç nokta gibi de uzamaz. belirsizdir ve pide kadar önemlidir=)




en dipte bir not;

emosal tribalde hatun kısmı tedavülden kalksın yalnız. yada hepsini bir yere toplayıp orada besleyelim. göz makyajı akmasın, krepe yapılmasın saçlar, önler yapışmasın alna, eşşek yalamış gibi. yakışmıyor gençler! hayır sizin atalarınız da böyle değildi ki kime çektiniz bilmem..

Ocak 12, 2008

huzur


kahvaltı, günün en anlamlı öğünü. ev dolu eş dost. ve çay demlemeye çalışarak uyanırken dünden kalan demi temizlemek ne zor gelir bünyeye. zaten bir çay bir de makyaj dünden kalma olunca can sıkıyor. demi kalıp gibi şak diye boşaltmak kolay da makyaj hiç bi zaman tam olarak temizlenmiyor. vardır elbet sebebi diyor takılmıyorum. bugün düz yaşayacağım. en nihayetinde insansı yanlarıma ulaştım bu sabah. arınmışım uyurken susturmuşum ne varsa. var birşey var. ne ama? takılmıyorum. bugün düz yaşayacağım.

Ocak 11, 2008

çaydanlık


bugün burada ne için toplanıp da koltukta birşeyler zırvalama derdindeyim bilmiyorum.
bir garip duygu karmaşasındayım; ellerim buz ve en çok içinde uyuyabileceğim alelade bir akşamın odaya sinen ışık kırıntıları güneşten kalan. dünden kalma bir gülümseme yanakları coşturan ve koşarak gidiyorum ki mutfağa çaydanlık yanmak üzere, şaşıyorum kendime, dalgınlığıma. neyseki hala koku alabiliyorum tam anlamıyla burada olamasam da.
bir gün yolda yürüyordum, verdiğim kararların üzerinden geçerek tek tek...değişen benmişim diye düşünürken anladım ki esasen tüm gerçekliğiyle bir hayatı yaşamak için dönüşen şeylerdenmişim. neresindeydim ve karşıma çıkanlar da neyin nesiydi? otobüsün birinde, elinde sıkı sıkıya tuttuğu poşete ve yüzüne oturan çizgiler birşeylerin iadesi birine baktım uzun uzadıya. kimbilir neyin derdine düşmüştü. ne kadar da çok anlam yüklüyordum herşeye. gereksizdi bir aşkı dolu dolu yaşamak, ne demiştim bi tarihte oysa ki taraflar eşit her tükenişin eşiğinde. ve tükenişler en çok ses sistemi dandik bir eski televizyonun zap yaparken insanı koltukta hoplatması kadar ani olmasa.
sanırım bugünü de bitirdim. ve sadece düşündüm, bakkaldan ekmek almak harici bi eylemde bulunmayarak. ellerim hala buz.