Ekim 31, 2008

yazdığım bir şey yok.

en pejmürde rüyalarımın bile bi yerinden geçip gitmen.
kısıra büyütülen tek hayal.

gerçeküstü mantık, sınırlarımı aşan kurgulara kalkışırken.
bir de sabahlar..


gerçek ol isterdim, değilsin.

Ekim 25, 2008

böyle komiklikler şakalar felan..

normalde bu kadar açık ve net bir dille, laflıyormuş gibi yazmam buraya ama bu sefer farklı. ve bunlar tamamı ile benim kendi düşüncelerim bilesiniz.
bi burası kalmıştı.
hayır neyi yasaklıyosun anlamadık ki.
yine giriyoruz biz bu sitelere ama biraz daha alengirli oluyo efenim 2 aşamalı oluyo cookiesdir scriptidir can sıkıyo felan.
he bu bizi yormaz yormasına da..
bu çağda böyle olaylarla uğraşan, şu an en büyük sorun olan global ekokrize bile ''bize bir şey olmaz açparantezişallarabbilalemingerisiskimdenaşşakasımpaşakapaparantez diyen karar birimleri kendilerini daha ne kadar kandıracak merak içindeyim doğrusu. doğru size bi şey olmaz olmasına; cari açık da ozon kadar olsun, gelir dağılımı bırak yea bozulsun, üreticiyi, ihracatı zaten skipintro! ımf bile borç vermeyince napıcaz bilmem zaten gırtlağa kadar borcun içindeyiz tefeciye çalışır gibi yıllardır faiz ödüyoruz, bir büyüme var evet grafikler üstünde ıvır zıvır ama kalkınabilen var mı işte orası şaibeli? dünyayı döndüren bi ülke çıkardı bu krizi, kendi bile işin içinden çıkamıyo yalandan kurtarma planlarıyla zaten bi tarafımıza girdi bari acıyı hafifletelim diye çırpınıyo, beklentilerine ayak uydurmayanı affetmiyo. pakistan dan sonra sıra bizde diye düşünüyor insan haliyle. ama gel gör paşam bizdeki rahatlığı akşam haberlerinde ımkb kasaları gösteriliyo (bakın ne kadar da çok paramız var, panik yok) bu sitede kötü şeyler oluyo kapatalım, vergilerini ödemeyenleri affedelim (belki öderler), protesto mu var, öğrenci mi konuşuyo ver gücü (orantılı). vay anasını yaa. bu kadar mı kör göze parmak çalışır bi şirket ve bu kadar mı unutulur bir geçmiş; satılır yok pahasına.
bu arada okulu bitenler iş gücü diye bir piyasa kalmadı artık bilesiniz.

TC vatandaşı'yım, bu ülkede yaşıyorum, üniversite okuyorum. bundan bi kaç yıl öncesine kadar önceki cümlenin gerçekliğinden onur duyardım. ama son zamanlarda bir gün bu ülkeden gideceğim fikri daha da temelleniyo aklımda üstelik hemen hemen tanıdığım tüm arkadaşlarım aynı fikirde.

çocukluğumdan beri odamda bir M.Kemal resmi var, istisnasız her gün uyandığımda göz göze geliyoruz.
şimdilerde her sabah sadece utanıyorum.

Ekim 15, 2008

wereyda' ya..



denize doğmuşsun sen.
saçların tuzdan, bakışlarına atoller birikmiş baksana.
sol omzun ağlak haller(im)den yosun tutmuş.
kumullar üflemiş kara parçalarına yalnızlığın.
dağılmış ortalığa, gençliğine münhasır tragédia.

hepimize karıştı biraz savrukluk.
demek büyüksün artık dostluğum..
ya pamuk helva çubuğu, dondurma şemsiyesi, baş harfin mandalina kabuğu ,)

sen hiç bir yere kaybolma olur mu?

tükenmedikçe denizler, biz kıyılarda buluşalım..
ülkenin en güneyinde bir yerde.

Ekim 14, 2008

fuaye


ardı sıra sürüklenerek, tutup elimden kaçırdığımız zamanlara pür telaş koşarken el ele hem de.. sen hep acelecisin ya..bense bir o kadar munis.
kulaklarımızda aynı uğultu; ''söylenmemiş cümleler dünden kalan''.

ellerimiz soğuk ama ısrarcı. şimdi tüm sokaklar ayaz dinleyicisi gibi suskun.
...

her ihtimale karşı saçlarımdan bir tutam bıraktım.
içindeki onulmayacak boşluğa uzatırsın.
yaz sarısı bulaşır, rüzgara karışır, gülümsetir..
...
belki şimdi sana yakınmak istiyormuşum gibi. içimden serzenişler geçiyor, gereksiz buluyor, tanıdık simalarda susuyorum. susuyorum gerçekliğine, plastik tadında bir akşam.
...
kafamda dağınık düşüncelere gebe davranışları. sanırdım ki eskiden kadro eksikliğinden kaynaklanıyo oyunun bozukluğu. dekor tamdı bana göre ve tüm roller oturmuştu. replikleri belliydi ve doğaç yoktu. ne kadar da sıkıcıydı. sen, bana biçileni oynayamıyordun misal..
...
sersem bir ağrı hiç yoktan başımda.
göz yuvarlarım ağırlaşırken son gününde güzün, içine oturduğum cennetin balkonları kapanır. tüm koltuklar kırık beyaz örtülerle kaplanır.

defalarca üstünden geçtiğim kaldırım taşlarında isimsiz ayak izleri aklımı karıştırır.
Beyazıd' da bir tarih, gökyüzü martı, avlular yeşil kuşanır.
...
insanın bildiklerini görmesi zaman alıyor. yamultuyor gerçeküstü sevişmeler.
gözucuyla bile bakamıyoruz birbirimize.
bazen; bilinen, bariz gerçekler,
bir açık sahnede ayak hokkabazının parmak uçlarında..
dekorlar değişiyor, oyunlar aynı kalıyor. tüm seyirciler kör. tüm oyuncular rasyonel.

sonra kırık beyaz günlerden bir yaz..

fuayede derin bir serinlik, yerlerimizi alıyoruz.
alkışlar eşliğinde başlıyoruz!

gözler hokkabazın ayak parmak uçlarında..

Ekim 09, 2008

brooklyn chewing gum


resimdeki sakızın reklamını hatırlayanınız var mı?
peki nasıl çiğnendiğini gösteren zatı taklit etmişliğiniz?
,)

Ekim 07, 2008

slowday..


öyle hissediyorum ki biçimsiz tüm bunlar. uyuşmuyor genel geçer normlarla ve zıtlaşmıyor da duyuların hiç biriyle. böyle olunca da tanımlanamıyor.
baksana..her duygu bir diğerine karışmış, helezonu erişirken göğe gözlerim yaşarmış da bir tek bunu tadarak varmışım farkına..

bi kaç tirad göze çarpan, sessiz kalıp izlediğim ama tüm gerçekliğine rağmen, serzenişlerine anlam veremediğim.

sonra ismi var aklımda.
sanki aleksandrin dizesi..söyledikçe umutlandırıyor gamzelerimi.
yolları haritadan silinmiş şehirlere götürürken kırık planör, tozu dumana katıyor içimde bir yerlerde..sadece tadını almak adına sarfettiğim cümlelerde gizlisin.

enteresan şeyler yaşıyorum.
sürükleniyor burada, aklı selim. dalgın bellek; bulanık, zayıf ama yitik değil henüz, sahte renklere gebe değil. halâ gerçek görüş ama bu nasıl duruş? gülüş kaçamak, göz meneviş.

fısıltı en şuh sesli kadının dilinde, kal deniyor bir şarkıyla güne, o geceye karışırken.
uzanıp pencere yanına, ellerim cebimde, gözlerim göğe. dünyanın tüm karmaşık fikirleri aklımda..kirli değil ama temiz de değil.
ismi sanki aleksandrin dizesi..

foto akyaka' dan..

Ekim 01, 2008

akyaka



daha bu akşam..
güneş batmışken tam da.

serine teşekkürler efenim:)