Mayıs 24, 2009

şarab..


kolay ve kısa süren günlerden giderdik hep.
şimdi dönüp bakıyorum daha hızlı işliyor zaman, çok şey değişti belki de göremiyorum.
ege ve akdeniz hep aynı ama. gezmeye doyamayışım aynı.
sezon açılmamışken gittiğimiz pansiyonlar aynı,
sadece yatak ve klimadan oluşan odalarda:
beyaz çarşaflar aynı kokuyor mesela.
...
göğün nikotin kokan yanında gözlerim yaşardığında,
sığlalar boyu rüzgar vuruyorum suratıma.
cereyan ediyor,
kapı kapanıp ayna kırıldığında,
fötr şapkalı adamlar yerlere dökülüyor.
...
tutup herhangi bir zamanda farklı bakıyorum fotograflara.
dikkat edemediğim tipler görüyorum herhangi bi yerinde.
sonra algıda hiç seçici değildin de sen.
ben yine çağrışımcıyım.
...
dağılmasın bulutlar; bu şehir yağmurlu güzel.
çakıl taşı korkusu sarsın sokağı.
sonra caddeden Impala geçerken buz mavisi,
balkondan seyre dalıp da avucum çenemde..
...
öğle tatilinde gazete okuyan memur bir babanın
geceleyin anahtar sesiyle yatağa giren çocuğu..
yeter sayıda kırılacak eşya yok burada,
daha fazlası yok.
...
ya ben şimdi,
kalkıp bir şişe şarap açıp, içimdekilere döksem.
elime hiç söylemediğim bir şarkı düşse,
avuçlarımı koklasan.
...
ayın 30'unda
otururken kaldırımda çıkıp gelsen,
gülsem,
tereddütsüz sarılıp,
omuzlarını öpsem..


foto: ada vapurunda-istanbul-soida

3 yorum:

  1. şarabı içsek, sonra sarsılsak bi dünya. dünya bizim olsa ve artık mutlu olsak. yetse bize, bize ait olmak isteyenler. ve otursa oturaklığımız. denize girelim, ateş yaksın gençler. biri gitar çalsın eteklerimizi savuralım bizi hakedenlerle.

    YanıtlaSil
  2. evet aslında bu konu var.
    ağzımda hep tadı var.
    hem yarası hem dikeni var.

    YanıtlaSil
  3. aslında "söylenmek" istediğim çok şey var..

    YanıtlaSil

tefsir