Şubat 27, 2008

ithafname

saatimi çıkardım, masaya koydum.
yorgundum, yine yeniden.
boynum ve sırtımda kronik bir ağrı.

dik durmayışımdan şikayetçi annem kadar bile halim yok benim.

oysa incelikler vardı..
arkadaşlık diye tabir edilen ilişkilerde en çok. es geçilen, karambole getirilen, yutulan ama hazmedilmeyen incelikler.. günden güne yozlaştığımız bir yerde yüzümüz arkaya, eskiye ve 'en güzeliydi' dediğimiz günlere dönük. ne garip hala inanamayışımız olanlara, açık ve aleni olanı reddedişimiz avanaklar gibi.
kavram karmaşası yaşayıp, kargaşaya getirilişimiz. ne yazık..algı sınırlarını artık kestiremediğimiz insanları, hatır gönül deyip geçirilen yıllara ithafen yanımızda taşımamız.ve en olmadık yerlerde artık eksildiklerini müteakiben de dibe vuruşlarını görüşümüz..
farkındalık bu. olması gerekenle olamayan arasındaki. beraber geçirilen zamanların artık marjinal faydayı dibe çektiği kanun kadar gerçek gözlerimize batan.

ekseriyetle can çekişen yanlarımız: altüst ilişkiler..

türettiklerimiz artık yoz, artık değersiz..
hıçkırarak akıttığımız safralar kadar gerçek ki
sandığımız kadar masum değil hiçbirimiz..



Şubat 24, 2008

düşün taşın..


Başka bir eve taşınmanın can sıkıcı yanlarından birincisi; koli aramak için civardaki tüm bakkalları sırayla gezmek..sonrasında anlam yüklediğin eşyaların tümünü yerinden kaldırıp paketlemek..vs.vs.

Resimleri, saatleri kaldırdım. çekmecelerden birini boşaltırken, yere düşen bir kaç parça kağıt, katlanmış dörde. korktum açmaya aslında ama merakıma yenildim sonra. okudum ve gittim geldim..

Şaşıyorum. meğer insan ne çok bağlanıyormuş evine, odasına, mutfağına. tuvaletin duvarındaki ize bile alışıyormuş. ona yüklediği anlamlara bile alışıyormuş, boşaltım seanslarında..nitekim hala aynı izi arıyor bünye, yeni evin banyosuna göz gezdirirken.

alışamamak, huzursuz uyanmak..kötü aslında arkanda ağlak bir balkona el sallarcasına uzaklaşmak.
yüklenip ne varsa? yeni bir başlangıç mı?
hayır aslında.

iç ses deneme bir ki..


-alt tarafı aynı sokağın başında başka bir eve taşınıyosun ulan! bu kadar abartıcak ne var?

-öyle deme lan.. ne günlerimiz geçti burda.

..daralttın beni içses. susucak mısın?


Şubat 10, 2008

tadı damakta



Sunlight bright upon my pillow
Lighter than an eiderdown
Will she let the weeping willow
Wind his branches round
Julia dream, dreamboat queen, queen of all my dreams
Every night I turn the light out
Waiting for the velvet bride
Will the scaly armadillo
Find me where I'm hiding
Julia dream, dreamboat queen, queen of all my dreams
Will the misty master break me
Will the key unlock my mind
Will the following footsteps catch me
Am I really dying
Julia dream, dreamboat queen, queen of all my dreams..

Şubat 01, 2008

gülüyor gibi yaptım.

tabiatı itibariyle doğallığı benimsemiş, kendine mal etmiş insanı hayatı boyunca en çok zorlayacak eylemsi gülüyor gibi yapmak.
zordur çünkü alışılagelmiş şen kahkahalarından uzaktır ve iç acıtır, burkulur bünye karşıdakini düşünürerek gülümserken. esasen tüm manasını yitirmiş bir eylemi, ince düşünce zanaatına kurban etmek ve bir garip ruh haline bürünerek maskeye değen yanları içeri daha da içeri tıkmak. maksat ortaya çıkarsa can yakacak olanları gizlemekse onlar zaten ortada ama birileri farkındalığın ötesinde bir yerde ve ötekiler hala farketme yetisinden bir haber.